3.Mart.2020
İçinde yaşadığın ruh ve duygu çeşitliliğinde bir tutarlılık, genel bir insani tavır, saygı dolu bir üslup ararsın. Fiziksel koşullar da etkiler seni. Sıcak, bazen donduran soğuk, mecburi uzun yürüyüşler, kalabalık, ihlal edilen kişisel alan. Hep bir sıkışıklık, sıkışma hali , her gün tırmandığın dik yokuşlar ve çok sert inişler… Hayat da biraz yardım etseydi dersin, zihninde verdiğin mücadele yetmezmiş gibi. Sonra tek bir yükseltinin olmadığı fiziksel bir evrene atlarsın. Dümdüz bir yol hep baktığın, gördüğün her yerde… Hiç bozulmamış gibi, kirletilmemiş gibi, küfredilmemiş gibi… Sanki aslında gitmiyormuşsun da, yol ayağının altında hareket etmiyormuş gibi… Her yer aynıymış gibi, herkes aynıymış gibi… ‘Mükemmel’ denen şey aslında devasa bir aynılık, sakinlik, huzur ve simetriymiş gibi… Bazen sanki hiç kimse bu eski-yeni yerlerden hiç geçmemiş gibi…
Bir gölgenin suretinde gözle görülebilen bir alın kırışıklığı, çatık bir kaş, kontrolsüz bir sevinç çığlığı, biraz duygusal hareket, gerçek bir tepki, ruh arasın.
Çoklu evren diye bir şey yokmuş. Nasıl yok! Bir parçam “1984”, bir parçam “Mülksüzler”, bir parçam “MS 2150”, bir parçam “Truman Show”. Hepsi aynı yerkürede.